Yabancı 19 – Kurt

Insanın yaratıldığı eğri odundan düzgün bir şey yapılamaz / Immanuel Kant, Prusya kökenli Alman filozof (1724 – 1804)

Şaşırıyorum!

Kediler hala böyle yaşıyor. Böcekler, kuşlar da böyle yaşıyor. Balıklar, kurtlar, timsahlar da. Böyle yaşıyorlar. Tabiattaki her canlı. Ama hepsi. Onikibin asır öncesi gibi yaşıyorlar!…. Onikibin asır! Hiç de az bir zaman değil!.. Ama bakıyorum da. Onların hayat tarzlarında. Neredeyse hiç bir şey değişmemiş. Gel de şaşırma! Tabii ki şaşırdım!…  Ama bunun ötesinde. İnsanlara. İnsanlığa da şaşırıyorum! Evet. Şaşırıyorum çünkü…

Okumaya devam et

Yabancı 18 – Kiraz Ağacı

Eğer su kaynağı, senin kendi ruhundan fışkırmazsa, susuzluğunu dindiremezsin.” / Wolfgang Van Goethe.(1749 – 1832 / Alman hezarfen, edebiyatçı, siyasetçi, ressam ve doğa bilimci.)

Bana göre. Mutluluk, “kendini iyi hissetmektir” demiştim… Bu nedir? Bu nasıl anlaşılır? diye sormaya kalkarsanız eğer. Derim ki. Unut gitsin bu soruyu! Asla ve asla. Bunu anlamaya çalışma! Bu duyguyu sadece hisset ve yaşa. Bil ki.  Bunu anlamaya çalıştığın an. Düşünceler ortaya çıkar. Mantık çalışmaya başlar. Ve tüm duygular. Adım adım seni terkeder. Düşünmeye başlarsan eğer. Mantık ve akıl, iyi hissetme duygularının hepsini. Siler süpürür..

Okumaya devam et

Yabancı 17 – Akarsu

Mutlu olmayı yarına bırakmak, karşıya geçmek için nehrin durmasını beklemeye benzer ve bilirsin, o nehir asla durmaz. / Jean-Christophe Grangé ( Doğum:1961 ) / Fransız yazar, gazeteci ve senarist.

İnsan yalnızdır! Etrafında bir çok şey olsa da. İnsan sonuç olarak. Yalnız gelir. Yalnız gider. Bu kısa sürede de, yalnız yaşar. Bunu “bencillik” olarak anlamayın. Bunun anlamı. İnsanın, her durumda.  Kendisiyle yaşamasıdır… İnsan. Nerede olursa olsun. Ne yaparsa yapsın. Kimlerle olursa olsun… Her durumda. Düşünce ve duygularıyla. Kendisiyle yaşar!

Okumaya devam et

Yabancı 16 – Misafir

“Bazen akışına bırakmak gerekir; yaprakları, suyu, mevsimleri, olayları, insanları; Ve bekleyip görmek gerekir sonuçları.” / Şems-I Tebrizi (1185 – 1248) / İranlı mutasavvıf. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin sohbet şeyhi.

Pascal demiş ki: “İnsanları tanıdıkça, köpeğimi daha çok seviyorum”. Evet, böyle demiş! Ama tabii ki. Bunu, tüm insanlar için söylememiştir. Kendi deneyimleriyle. İnsanlık halinin yarattığı bir izlenimi yansıtmıştır sanırım. Yoksa. Dünyada, sadece kötüler olsaydı. Hiç iyiler olmasaydı. Bir tesadüfle hayata giren. Doğanın hatası sayılacak. O tek tük antik iyiler. Ne yaparlardı acaba! Ormana kaçar. Doğaya sığınırlardı herhalde. Bu durumda zaten. “Dünyada nasıl yaşanır?” diye bir soruyu da sormaya gerek kalmazdı….

Okumaya devam et

Yabancı 15 – Askıda soru

“Gerçek soru ölümden sonra yaşamın var olup olmadığı değil, ölümden önce senin hayatta olup olmadığındır.”  / Osho. (1931 – 1990). Hindistanlı mistik Guru.

Tam 25 asır önce. Bi düşünsenize. 25 yıl değil! İkibin beşyüz yıl önce Dünyanın iki farklı ucundan. Birbirinden habersiz. İki büyük filozof. Hem de birkaç sözcükle. Hayatı sürdürmenin ipuçlarını vermişler. Ama bugünleri yaşayınca. Anlıyoruz ki. Onları duymamışız. Onlara kulak vermemişiz! Ve o soru. Yüzlerce yıldır. Hep askıda kalmış: Bu dünyada nasıl yaşamalı?

Okumaya devam et

Yabancı 14 –  Antika bir Tahta

İnsan olmak ve hayatı hayvanlardan daha az anlamak, ne hazin şey… Tanrı insanı, sırf hayvanların ne kadar dürüst  olduklarını ispat etmek için yeryüzüne getirmiş olmalı./ Panait Istrati (Romen yazar. 1884 – 1935 )

….. Kendimden uzaklaşmıştım. Kendime yabancılaşmıştım. İçimdeki çocuk. Hayat yolunun ortasında. Karanlık bir ormanda. Yolunu kaybetmiş. Bir uçurumun kenarına gelmişti. Uçuruma yuvarlanırsa eğer! Ben de. İş dünyasındaki hayatın seline kapılıp sürüklenecektim… Ama bir umut! Belki de. O içimdeki çocuk. Son bir cüret! Yeni bir yol açıp. Geçmişimin labirentlerine sızabilir miydi?…

Okumaya devam et

Yabancı 13 – İtiraflar

Bazı gerçeklerle yüzleşmek, can acıtsa da, hayatınızı ipten alır…. Üzülme evlat, kaybettiğini sandıkların, kurtulduklarındır belki.Charles Bukowski (1920 – 1994) /  Amerikalı yazar ve şair

İnsanların sahiplenme hırsından bahsederken. İnsanların aptallığından söz ettim! Sahip olma hırsının peşinden koşan insanların gülünç olduklarını söyledim. Ve sonunda da bu hırs. İnsanları zalimleştirdi dedim. Evet, böyle dedim! Buna inanıyorum! Ama, madem ki böyle söyledim. Bu insanlar aleminin bir parçası olarak. O zaman tabii ki. Kendimi de sorgulamalıyım! “Ben de böyle miyim?”… diye sorup. Kendimle yüzleşmeliyim…

Okumaya devam et

Yabancı 12 – Ölçüsüzler

Yoksul insan bir şeyi ister, doyumsuz insan ise her şeyi…Publilius Syrus ( MÖ.85 – MÖ.43) / Latin tiyatro yazarı.

Milattan Önce, on bin yıllarında. Kurnazın birisi çıkmış. Gözüne kestirdiği bir toprak parçasını, çitle çevirip. Burası benim deyivermiş. Belki de dememiştir. Ama sonuç olarak. Orayı kullanmaya başlamıştır herhalde. Yani ekip biçip ürün almış. Kendine küçük bir sığınak. Bir kulübe yapmıştır.  Herhalde böyledir. Yüzme havuzu yapacak hali yok ya!…

Okumaya devam et

Yabancı 11 – Köle

“Eldeki para özgürlüğün aracıdır. Fakat, peşinden koşulan para, tam tersine, kölelik aracıdır”.   Jean Jacques Rousseau (1712 – 1778) / Cenevreli filozof, yazar ve besteci.

Herkes Bay Trubs olamıyor!

Bay Trubs deyip de geçmeyin. Onun hikayesi. Bir insanlık hikayesidir. Artık. Böylesi bir dünyada. Kaç kişi Bay Trubs olup. Bay Trubs gibi davranabilir ki?

Okumaya devam et

Yabancı 10 – Bay Trubs

“Eskiden dünyada, görünüşte dağınık ama iç dünyaları derli toplu insanlar vardı. Oysa şimdikilerin dış görünüşleri derli toplu ama iç dünyaları dağınık.” Sadi Şirazi (1210 – 1292 / Fars şair ve islam alimi)

Tabii ki, kedi olalım demiyorum! Ama kedilere bakıp. Onları izleyince. Onların davranışları üzerinde düşününce. İster istemez, insanlarla karşılaştırıyorum. Sonrasında da. Her seferinde. İnsanlar dünyasında bir şeylerin ters gittiği duygusuna kapılıyorum. İnsanlar dünyası bana bi tuhaf. Hem zalim. Hem de komik geliyor. Bu garip bir his! Ama beni düşündürüyor.

Okumaya devam et